7 Mart 2013 Perşembe

Önce Duygular, Sonra Düşünceler

Akılcı zihnin kaydetmesi ve karşılık vermesi duygusal zihinden bir ya da iki dakika daha uzun sürdüğünden, duygusal bir durumda 'ilk dürtü' kafadan değil, kalpten gelir. Hızlı tepkiden daha yavaş ikinci bir tür duygusal tepki de, hissedilmeden önce düşüncelerimizde için için kaynayıp olgunlaşırr. Duyguları uyandırmaya yönelen bu ikinci yol daha fazla düşüncelerden kaynaklanır ve biz de düşüncelerin genellikle farkında oluruz. Bu tür bir duygusal tepkide daha uzun süreli bir değerlendirme vardır; düşüncelerimiz -biliş-hangi duyguların uyandırılacağını belirlemekte başrolü oynar. Bir kez bir değerlendirme yaptığımızda -'bu taksi şöförü beni kandırıyor' ya da 'bu bebek çok sevimli' -arkasından bunlara uygun bir duygusal tepki gelir.Bu daha yavaş sıralamada,daha tam olarak ifade edilen düşünce duygudan önce gelir. Mahcubiyet ya da yaklaşmakta olan bir sınavın heyecanı gibi daha karmaşık duygular, bu daha yavaş yolu takip eder ve açılımları saniyeler ya da dakikalar alır, bunlar düşüncelerden çıkan duygulardır.
Buna karşılık, hızlı tepki sıralamasında duygular düşünceden ya önce ya da onunla ayn anda gerçekleşir. Hızla ateşlenen bu duygusal tepki, ilkel ölüm kalım mücadelesi gibi acil durumlarda bize hakim olur. Bu tür hızlı kararların gücü, bir acil duruma karşılık vermemiz için bizi anında harekete geçirmesinde yatar. En yoğun duygularımız irade dışı tepkilerdir; ne zaman patlayacaklarına karar veremeyiz. Stendhall'ın yazdığı gibi, 'Aşk iradeden bağımsız olarak gelip geçen bir humma nöbeti gibidir.'  Sadece aşk değil, öfke ve korkularımız da çevremizi sararak, bizim seçimimiz olmaktan çok, bize olan bir şey gibi görünürler. Bu nedenle elimize bir mazeret verirler. Gerçek şu ki, sahip olduğumuz duyguları seçemiyoruz, diyor Ekman. Bu da insanlara, duygularının esiri olduğunu söyleyerek hareketlerini mazur gösterme fırsatı verir.
Anında algılama ve değerlendirici düşünce aracılığıyla duyguya giden hızlı ve yavaş yollar olduğu gibi, ayrıca çağrılarak gelen duygular da vardır. Bunun bir örneği, bir aktörün meslek icabı yaptığı kasten oynanan hislerdir; istenilen etkiyi yaratmak için bilerek kullanılan üzücü anların yol açtığı gözyaşları gibi. Aktörler, doğal olarak duyguya giden ikinci yol olan düşünme yoluyla hissetmeyi bilerek kullanmakta, hepimizden daha beceriklidir. Belli bir düşüncenin uyandıracağı belirli duyguları kolayca değiştirmesek de, çoğu zaman ne düşüneceğimizi seçebilir ve seçeriz de. Erotik fantezinin cinsel duygulara yol açması gibi,mutlu anılar bizi neşelendirir, melankolik düşünceler derinlere dalmamıza neden olur.
Ancak akılcı zihin, genellikle hangi duygulara sahip olmamız gerktiğine karar veremez. Bunun yerine duygularımız bize çoğu zaman oldu-bitti şeklinde gelir. Akılcı zihin, normalde bu tepkilerin seyrini kontrol edebilir. Birkaç istisna bir yana,ne zaman kızgın, üzgün vb. olacağımıza karar veremeyiz...


Daniel Goleman
Duygusal Zeka Neden IQ'dan Daha Önemlidir?


Sevgi ve ışıkla kalın...
Persephone

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder